Links to the old web pages of KKE

The international sites of KKE gradually move to a new page format. You can find the previous versions of the already upgraded pages (with all their content) following these links:

KKE 9 Mayıs'ı anıyor

 KKE ve KNE parti örgütleri Antifaşist  Zafer gününün 80.yılını anmak için bu dönemde Yunanistan’ın birçok yerinde çeşitli faaliyetler düzenlediler.

1 Mayıs 1944 yılında Nazilerin 200 komünisti katlettiği alanın tam yanı olan Kaisariani Atış Poligonunda, Halkların Antifaşist Zaferinin 80. yıldönümü dolayısıyla  4 Mayıs 2025 tarihinde KKE Attiki Bölgesi Komitesi tarafından büyük bir miting yapıldı. Mitingin konuşmacısı KKE Merkez Komitesi Genel Sekreteri Dimitris Kutsumbas’dı. 

Etkinlikte Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi Genel Sekreteri Kemal Okuyan başkanlığındaki  TKP heyeti ile bir araya geldiler. İlk önce Yunanistan ve Türkiye Komünist Partileri Genel Sekreterleri 200 komünistin katledildiği alana çiçek bırakırken, siyasi konuşmaların ardından ise anti-faşist, gerilla ve savaş karşıtı şarkıların seslendirildiği bir konser verildi.

D.Kutsumbas konuşmasında şunlara vurgu yaptı:

“9 Mayıs Halkın Antifaşist Zaferi olarak, halkın anılarında kalmaya, Emperyalist faşist-Nazi eksenini yıkma mücadelesinde şehit düşen milyonlarca insanı anma, onurlandırma saygı günü olarak kalmaya devam edecek. Kızıl Ordu'nun, Sovyet halkının ve oluşumunda Komünist Partilerin öncülük ettiği Avrupa'daki ulusal kurtuluş hareketlerinin muazzam katkılarının anıldığı bir gün olarak sayılacak. (…)

 

 

KKE, tarihi çarpıtan ve sistemin neler yarattığının bilinmezliğini savunanlara karşı faşizm-nazizmi yıkmak için mücadelede, Sovyetler Birliği’nin kazandırdıklarını savunmaya ve onu anmaya devam edecektir. Çünkü mücadelenin yükünü en çok o çekmiş ve çok ağır da bir bedel ödemiştir(…)

Faşizm-Nazizmin yenilgisinde halkçı ulusal kurtuluş hareketlerinin katkısı da belirleyici olmuştur. İlk andan itibaren, komünistlerin önderliğinde, işgal altındaki Avrupa'nın kalbinde, Nazi Almanyası ve müttefiklerine ikinci cepheyi açanlar onlardı(…)

Partimizin, şerefli KKE'nin, işgal altındaki Avrupa'nın en büyük direniş hareketlerinden biri olan büyük EAM Direnişi'nin ilham kaynağı, örgütleyicisi ve başlıca mücadelecisi olmasından gurur duyuyoruz. Ne yazık ki bu büyük işçi-halk mücadelesi son zafere ulaşamadı. KKE, büyük katkısına rağmen, işçi sınıfının iktidarı ele geçirmesinin direniş eyleminin sonucu ve zaferi olacağı konusunu gündeme getirmeye yeterince hazırlıklı değildi. Uluslararası Komünist Hareketinin analizleri ve etkisi altında, ülkenin işgalden kurtulmasından sonra işçi halk iktidarlığına, zafere yol açabilecek bir yolun koşullarını şekillendirmede  başarısız oldu. Emperyalist savaşa ve faşizme karşı mücadeleyi, bunların kökünü oluşturan kapitalist iktidarı devirme gerekliliğinden ayrı görüyordu.(…)

İşçi-halk güçlerinin kitlesel olarak örgütlendiği, devrimleştiği, hatta silahlandığı, kapitalist devlet mekanizmasının en kötü durumda olduğu 1944 yılında, sosyalizme giden barışçıl parlamenter yol mümkün olmamışsa, böyle bir strateji ile bunun asla gerçekleşemeyeceğini, salt ütopya olduğunu kanıtlıyor.

İşte bu nedenle, Partimiz için her koşulda ve her güç dengesinde işçi iktidarı hedefine sarsılmaz bir bağlılığın olması gerektiği, değerli bir tarihi ders olarak kalmaktadır. Halk İttifakı'nın, anti-tekelci, anti-kapitalist mücadele yönelimli bir toplumsal ittifak olarak, burjuva iktidarına karşı işçi-halk muhalefeti olarak hedefi ve içeriğini değiştirmemelidir. Ancak bu şekilde işçi ve halk mücadelesi açık, net bir bakış açısına sahip olabilir.

İkinci Dünya Savaşı – daha öncesindeki Birinci Dünya Savaşı gibi- 20. Yüzyıla damgasını vuran ve günümüze kadar devam eden onlarca yerel ve bölgesel emperyalist bir savaştı (…) Kapitalist çıkarlar uğruna, insanlığa karşı bu korkunç emperyalist suç işlendi. Bütün bu etkenler, bütün bu karşıtlıklar bugün de varlığını sürdürüyor. (…) Ülkemiz de Yeni Demokrasi hükümetinin sorumluluğu altında, AB ve NATO'dan ve kapitalist sistemden yana olan tüm partilerin de onayıyla, bu rekabete büyük ölçüde dahil olmaktadır. 

Ukrayna'da 3 yılı aşkın süredir ABD-NATO-AB müttefiklerine sahip Ukrayna burjuvazisi ile kendi müttefiklerine sahip Rus burjuvazisi arasında kanlı bir çatışma yaşanıyor. Her iki tarafın öne sürdüğü mevcut veya mevcut olmayan bahanelere bakılmaksızın, ülkemizde eskiden beri "tarihin doğru tarafı" diye tekrarlayanlardan duyduğumuz korkunç yalanlara bakılmaksızın, savaşın, verimli toprakların, nadir toprak elementlerinin, enerjinin, boru hatlarının, limanların, Karadeniz Münhasır Ekonomik Bölgesi'nin, pazar paylarının vb. nasıl paylaşılacağı konusunda yapıldığı artık aşikardır. Gerici Trump ve Zelenskiy hükümetlerinin son günlerde Ukrayna halkının servetini sömürmek için imzaladıkları anlaşmanın kendisi, eğer bunu değilse, başka neyi kanıtlıyor?

Kapitalist Rusya ise, kapitalist dünya içinde nispeten genç bir "yağmacı" olmasına rağmen, Avro-Atlantik blokuyla eşit şartlarda rekabet edebilecek ve savaş meydanlarında başarılar elde edebilecek güce sahip olduğunu kanıtlamıştır. Bu, yıllarca "kırılgan" olarak sunulan ve "ortak liberal değerler" üzerine kurulu olan Avro-Atlantik ittifakını bile sarsan bir gelişmeydi.

Bunun nedeni elbette Trump yönetiminin ilk 100 günündeki "paranoya" değil, ABD'nin Ukrayna cephesini "kapatmak" istemesi -ama aynı zamanda kar elde etmek de- ve küresel piyasalardaki üstünlüğüne meydan okuyan başlıca rakibi Çin'e odaklanmak istemesidir.

Bugün, kapitalist dünya yeni bir dünya krizine doğru ilerlerken AB savaş ekonomisine girmeye “hazırlanırken” bir kez daha yükü işçilerin sırtına yüklemeye çalışıyor. İşte bu yüzden Avrupa toplumlarını -ve Yunan toplumlarını- Avrupa kapitalistlerinin, Avrupa tekellerinin çıkarları uğruna ceplerinden ve kanlarıyla ödeme yapmaya hazırlıyor. Ticaret savaşları, gümrük vergileri ve karşı önlemler, silahlanma yarışı ve "savaş ekonomisi", yani tüm kapitalist ekonominin savaş koşullarına uyarlanması için diğer ihtiyaçların "kesilmesini" itirazsız kabul etmektedirler (...)

 

II. Dünya Savaşı'nın sona ermesinin üzerinden 80 yıl geçmesine rağmen, bu savaştan çıkarılan dersler, kapitalist barbarlık karşısında tek alternatifin sosyalizm-komünizm olduğu görüşünü pekiştirmektedir. İşçi sınıfının sömürüden kurtuluşu, yeni toplumsal ilişkilerin kurulması, üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti, merkezi planlama, işçilerin toplumsal üretimin ve sosyal hizmetlerin örgütlenmesi-yönetimine etkin katılımıdır.(...)

Bu nedenle KKE hedefini belirlemiş ve her düzeyde, her alanda ve her sektörde, her kentte ve köyde kapasitesini güçlendirmeyi amaçlamaktadır, böylece:

  • İşçi sınıfının tarihsel misyonu olan sömürücü toplumsal ilişkilerin ortadan kaldırılması için verilen mücadeleden, bu eylemin özünden uzaklaşmadan, talep mücadelelerinin geliştirilmesine öncülük etmek.  
  • Her türlü ekonomik ve siyasal mücadeleyi, her türlü birlik  altında, temel siyasal görev olan işçi iktidarı mücadelesiyle ilişkilendirmek ve bu doğrultuda her türlü mücadele biçimini kullanmak.
  • Her türlü anti-komünist saldırıya karşı çıkmak ve her konuda uyanık olmak.

KKE, mücadele uğruna kendilerini feda eden üyelerimiz, gençlerimiz için işçi sınıfına, halkın  haklarına, sosyalizme, proleter enternasyonalizmine bağlılığını kanıtlamıştır”!

 

 

07.05.2025